top of page

Zeytinle Bir Hukukumuz Var – Suat DUMAN


sual eylen bizden evvel gelene

kim var imiş biz burada yoğ iken

                                      Karacaoğlan

 

 

İnsanlık tarihini farklı kişiler, olaylar, nesneler üzerinden anlatabiliriz, sözgelimi bir çekicin ya da bir mızrağın üzerinden; bir tohumun ya da yıkıcı bir depremin üzerinden. Bir mucidin hayatı bize tarihin bir dönemi hakkında bilgi verebilir ya da bir çiftçinin. Fakat ne olursa olsun en hümanist tarih yazımı, zeytin ağacı ve zeytin tanesi üzerinden anlatılan olurdu. Ne de olsa belgeler, hikâyeler bize zeytinin bir çeşit medeniyet kurucu olduğunu gösteriyor -bir diğer deyişle hukuk yapıcı olduğunu. Hukuk dediğimizde sadece çağdaş düzenlemeleri kastetmiyoruz elbette. Toplumlar, özellikle de bir parçası olduğumuz Akdeniz havzasını kullanan halklar bu baş tacı bitkiyi bir memleket meselesi saymış, onu korumak için neredeyse ilk günden beri kamusal tedbirler almıştır. Hep anlatılan, Attika şehrinin koruyucusu olmak için karşı karşıya gelen Poseidon’la Athena’nın mitolojik mücadelesi de aslında bize toplumsal yapının, üzerinde yükseldiği değerleri (hukuku) göstermesi, dahası mitoloji vasıtasıyla inşa edilen sosyal politik hattı göstermesi açısından önemlidir.  Sonuçta şehir halkı, kendilerine zeytin ağacını veren Athena’yı seçer. Halbuki Poseidon’un mızrağının denize değdiği yerden köpükler içinde bir hayvan peyda olmuştur, bu attır. Şehir bu güç ve dostluk simgesini değil, ölümsüzlüğüyle kendilerine dünyanın beyhudeliğini, dolayısıyla barış içinde ve anlayışla bir arada yaşamanın lezzetini vaat eden zeytin ağacını tercih etmiştir. Mitoloji tarih değildir ama tarih bize bazen mitoloji aracılığıyla görünür.      Üzerinde yaşadığımız topraklar bizim kadar zeytin ağaçlarının da yurdu -hiç şüphesiz toprağın derinlerine biz gelmeden çok önce saplanmış kadim kökleri orada hâlâ sapasağlam duruyor. Bir çeşit yol gösterici, bilge bir ata gibi bize toprağın nasıl yurt yapılacağını anlatıyor. Öğreneceğimiz çok şey olduğu şüphesiz. Zeytinyağı üretiminin doğduğu ve dünyaya yayıldığı bir coğrafyadan söz ediyoruz, öğreneceklerimizin olmaması şaşırtıcı olurdu, bu olağanüstü derlemede o tarihe değinen yazılar da bulunuyor. Fakat hukuk açısından bakmak için biz biraz yakın tarihe göz atmakla yetineceğiz.     Cumhuriyetle birlikte, bir üretim seferberliği başlıyor, bu seferberlik her alanda olduğu gibi tarımda da bilinçli, modern ve halkçı yöntemlerin öğrenilmesi ve uygulanmasını amaçlıyor. Cumhuriyetin inşa ettiği yeni insan eğitim seferberliğiyle bir yandan bilincini yenilerken bir yandan da yüz yılların eskiliğini üzerinden atmanın sevincini yaşıyor, Cumhuriyet bu sevincin adıdır.       Daha Kurtuluş Savaşı yıllarından başlayarak, yeni devletin alt yapısını oluşturmanın taşlarını döşeyen Mustafa Kemal Atatürk, vatanı sadece bir sınır olarak tanımlamak hatasına da düşmüyor elbette. Vatan, dağların dik yamaçlarına tutunan keçilerdir; vatan, kıyılarımıza vuran mavi sulardır; vatan, sarı gagalı kuşlardır ve vatan elbette, ölümsüz zeytin ağaçlarıdır. Bu bilinçle insanı, toprağı koruyup geliştirdiği gibi, toprağı paylaştığımız keçiyi, lacivert sırtlı hamsilerle dolu suyu, göğümüzü şenlendiren kuşları ve ağaçları da korumak, geliştirmek, halkın yaygın kullanımına sunmak için ilk günlerden itibaren adımlar atılıyor. Yine de zeytin, tüm bunlar içinde her zaman ayrıcalıklı yerini koruyor. Zira kimse yokken de burada olan bu ölümsüz ağaç, bir sağlık membaı olduğu kadar bir barış ve kardeşlik simgesi olarak da dünyaya gülümsüyor.     Aslında zeytin ağacı Cumhuriyetten önce de Osmanlı Devleti zamanında da önemsenen ve kollanan bir değer. Birinci Dünya Savaşı yıllarına ilerlerken bile zeytin yetiştiriciliğinin desteklendiğini, ticaretinin önünün açılması için birtakım düzenlemeler yapıldığını görüyoruz. Bu sayede olsa gerek, 1894 yılına ait dış ticaret verilerinde Osmanlı Devleti ile yabancı ülkelerle arasındaki zeytin ticaretinde 2.926,958 kuruşluk ithalâta karşılık 6.712,555 kuruşluk ihracat gerçekleştiğini görüyoruz.      Cumhuriyetle birlikte zeytin ve zeytinyağı üretimine ayrı bir önem verilse de dünya çapında yaşanan savaşın artçı etkileri; küresel ekonomik kriz ve benzeri süreçler çoğunlukla iç tüketime yönelinmesi sonucunu getiriyor. 1929 bunalımını takip eden süreçte zeytinyağının çoklukla iç tüketime sunulduğunu, devlet memurlarının günlük yemeklerinde ve hastanelerde zeytinyağı tüketilmesi için Bakanlar Kurulu’nda kararlar alındığını görüyoruz. Bir yandan üreticinin durumu iyileştirilmeye, bir yandan yabani ağaçların ehlileştirilmesine çalışılmış, bir yandan da ticaretin küresel sebeplerle kesintiye uğramasıyla içerde zeytin ve zeytinyağının tüketilmesi teşvik edilmiştir. Cumhuriyet idareleri, Atatürk’ün hayatta olduğu süre boyunca, üretimin halkçı ve modern bir karaktere kavuşturulması kadar, mümkün olabildiğince, kalabalıkların bu sağlık fışkıran harikulade bitkiyi beslenme kültürünün esaslı bir parçası haline getirmek için de çabalamıştır.       1937 tarihli Mahsuldar ve Yabanî Zeytin Ağaçlarının Aşılanması ve Zeytin Mahsullerinin İyileştirilmesi Hakkında Kanun esas olarak verimliliği yükseltmek, kaliteyi artırmak gibi hedeflere yönelmiştir. Zeytin ağacı bakımı, yağ tesislerinin modernleştirilmesi, fabrikaların çağcıl yöntemlere kavuşturulması gibi motivasyonlar öne çıkmaktadır. Bu amaçla üreticinin denetiminin sıkılaştırılması da amaçlanmıştır. Bu dönemde üretici gerek lojistik olarak gerekse kredilerle desteklenmiştir. Kanunun dikkat çeken bir yönü de yabani zeytin ağaçlarının ehlileştirilmesi ve topraksız çiftçilere teslim edilmesi yönündeki kararlılığıdır. Cumhuriyet idaresi fiilen köylünün toprak sahibi olmasının ilk adımlarını da bu sayede atmıştır.        Günümüze geldiğimizde yabani zeytin ağaçlarının ehlileştirilmesi, günlük kullanımın yaygınlaştırılması, üreticinin desteklenmesi gibi sorunların büyük ölçüde çözüldüğünü söyleyebilirsek de, bu sefer başka bir sorunla yüzleşildiğini görmekteyiz, tağşiş sorunuyla.      En genel ifadesiyle, bir ürünün içermesi gereken en temel ve değerli unsurun, değersiz bir muadiliyle bütünüyle değiştirilmesi ve/veya seyreltilmesi diyebileceğimiz tağşiş, sadece zeytinyağı için söz konusu değilse de halk sağlığı açısından düşünüldüğünde zeytinyağı özelinde öncelikli bir problem olduğu su götürmezdir. Gerçek anlamda tespiti her bireysel kullanıcının evinde bir laboratuvar olmadığı sürece mümkün olmayan bu sorunu sadece ekonomik bir mesele olarak değil, acil müdahale edilmesi gereken bir halk sağlığı sorunu olarak görmek mecburiyetindeyiz. Zira serbest piyasa koşullarında zeytinyağının temel maddesinin sağlıksız benzerleri halk sağlığını tehdit eder boyutlara ulaşabiliyor.      Rafine pirina yağlar karıştırılarak, yüksek asitli, sert ve kötü kokulu, ikinci ekstraksiyonların kullanılmasının yanında, tağşiş yağlar halk sağlığının büsbütün göz ardı edildiği kanola yağı, pamuk yağı, ayçiçeği, fındık, soya ve mısır yağı gibi yağların karışımı ile de yapılabiliyor. Bu yağların renklendirici maddeler de içerdiği göz önünde bulundurulunca tehdidin boyutları daha iyi anlaşılacaktır.       5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun 24/4 fıkrası, “gıda ve yemde taklit ve tağşiş yapılamaz,” hükmüne yer vermektedir.       Tağşiş yapılan ürünlerin toplatılması ve imha edilmesi, ilgili firmaya ürünü derhal piyasadan çekmesi için zor uygulanması gibi tedbirler yasalarla belirlenmiş durumdadır. Bu süreçlere ceza soruşturması da şikayet halinde dâhil olmaktadır. Bu durumda savcılık tarafından gerekli soruşturma yapıldıktan sonra ürünlerin toplanması ve imha edilmesi mümkün olabilmektedir. Yine, tağşiş yaptığı tespit edilen firmalar idari para cezası ile karşı karşıya kalabilmektedir.        16 Nisan 2021 tarihli Gıda ve Yemlerde Taklit ve Tağşiş Fiili ve İdari Para Cezalarının Hesaplanmasına Dair Yönetmelikle, taklit ve tağşiş yapan işletmelere uygulanacak cezaların sınırları ve hesaplama yöntemleri düzenlenmiştir. Yine, Türk Ceza Kanunu’nun 186. Maddesiyle de cezai sınırlar belirlenmiş durumdadır. Buna göre, bozulmuş veya değiştirilmiş gıda veya ilaçların ticareti başlığını taşıyan ilgili 186.madde şu şekildedir,

“(1) Kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye sokacak biçimde bozulmuş, değiştirilmiş her tür yenilecek veya içilecek şeyleri veya ilaçları satan, tedarik eden, bulunduran kimseye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve bin beş yüz güne kadar adlî para cezası verilir.

(2) Bu suçun, resmi izne dayalı olarak yürütülen bir meslek ve sanatın icrası kapsamında işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır.”

       Ciddi bir etik değer eğitimini önceleyen, ekonomik açıdan ilk sıraya sosyal menfaati koyan bir iktisadi ve eğitsel seferberliğe ihtiyacımız olduğu tartışmasızdır. Bütün sorumluluğu serbest piyasaya bırakan bir yaklaşım (haksız rekabeti de önleyemediği gibi) halk sağlığına ve ulusal ekonomik çıkarlara gözünü kapatmak anlamına da geliyor. Gelinen aşamada saha çalışmalarının sıkılaştırılması, denetim sorumluluğu üstlenen mühendislerin salt teknik bilgi ve kurallar listesiyle değil aynı zamanda bir etik ve toplumsal sorumluluk bilinciyle de davranmasının önünü açacak, kuruluş dönemi Cumhuriyet bilincinin oturtulması gerektiği tartışmasızdır. Değilse caydırıcı olmaktan uzak para cezalarının fırsatçıların önünü almak için yeterli olmadığı her yıl açıklanan tağşiş listelerindeki firma sayısının artışıyla sabittir.        Zeytin ve onun mucizevi suyu sadece bir ticari mal değildir. Onu Cumhuriyet hukuku hiçbir dönemde salt bu şekilde ele almamıştır. Bugün de olması gereken tıpkı türkülerimiz gibi, halk hikâyelerimiz gibi, geleneksel oyunlarımız gibi bir ulusal kimlik göstereni olarak bu kadim bitkiye, yeryüzünün bu görmüş geçirmiş akil ağacına dört elle sarılmaktır. Bu hem fizik sağlığımız hem ruh bütünlüğümüz için elzemdir. Zeytin, halkın, mitolojinin tanrılarına savaştan yorulduğunu ve artık huzur istediğini söylemenin bir aracı olarak hikâyelere girmiştir. Halk sağlığı rekabet sahası değildir. Hukukumuz bu kadim meyvenin sözünü dinlemelidir.

*Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi verileri Doç. Dr. Nadir Yurtoğlu’nun ATATÜRK DÖNEMİNDE TÜRKİYE’DE ZEYTİN VE ZEYTİNYAĞI POLİTİKASI (1923-1938) isimli çalışmasından alınmıştır.

ree

 

Yorumlar


  • Instagram
  • Facebook
  • X

Dilek ve önerileriniz için bize yazabilirsiniz.

bottom of page