top of page

Taam-müt – Taylan KÖKEN

Güncelleme tarihi: 3 Eyl


Tağşiş: Bir şeyin içine başka bir madde karıştırma, katıştırma. Ayarını düşürmek. Herhangi bir gıdanın veya malzemenin özelliklerini bozacak bir şeyle karıştırılması, hile.

Tenezzül: (23 Mayıs 1967, Salı) İzmir’den Yunan bandıralı bir gemi, yemeklik zeytinyağı yüklü olarak limandan ayrılarak, İtalya’ya hareket etmiştir. İhracatı aynı şehirde faaliyet gösteren ve ortaklarından bazıları Yahudi olan Gomel ve Zigna adlarındaki iki şirket gerçekleştirmiştir. Nefaseti ile dünyaca ünlü zeytinyağımız, İzmir gümrüğünde gemiye yüklendikten sonra yolculuğunu tamamlayıp İtalya’daki limana yanaştıktan sonra yapılan analizde, içine makine yağı karıştığı iddia edilmiştir. Yağı iade eden ithalatçı İtalyan Satro firmasının yetkilileri; Türkiye'nin insan sağlığını hiçe sayan bir ülke olduğunu” tüm dünyaya ilan etmiştir…

Tekâmül: Havadis, ülkemizde “Zeytinyağı Yolsuzluğu” olarak gündemden uzun süre düşmemiş, yapılan tüm araştırmalara rağmen işin sorumluları tam anlamıyla tespit edilememiştir. İzmir’de faaliyet gösteren Gomel şirketinin ortakları olan M. Gomel, S. Gomel, M. Çetin, M.K. Özsaran, R.F. Işıgan ve F. Işıgan hakkında dava açılmış, ihracata aracı olan Zigna şirketi ortakları M. M. Naon, N. Naon, M. Azikri isimli Türk vatandaşlarının da ifadelerine başvurulmuştur. Gomel’in ortakları açılan dava ve soruşturmadan beraat etmesine rağmen, zeytinyağına kimin veya kimlerin makine yağı karıştırdığı tespit edilememiştir[1]. Bu vahim olay zeytinyağı sektörüne ağır bir darbe vurmuş, yurtiçinde satışlar yarı yarıya düşmüş[2], yurtdışı satışları tamamen durmuş, ihracatçı firmalarımız kendine gelememiş ve sektörün yeniden güçlenmesi uzun yıllar almıştır[3].      500 Ton olarak gerçekleşen ihracatta, geri gelen yağ iç piyasaya sürülmeye çalışmış, içinde %53’e yakın madeni yağ karıştırılmış olan zeytinyağının satışı, Ticaret Bakanlığı’nın müdahalesiyle engellenmiştir[4]. Mahkeme sonucu ise kamuoyunu asla tatmin etmemiş, tanık ifadeleri ve davaya sunulan tüm belgelere rağmen sanıkların kollandığını düşünen kesimler, beraat sonucunu “Türk Adli Tarihi’nin kara bir lekesi” olarak değerlendirmiştir[5].      1967 yılı başka bir açıdan da önemlidir. 5 Haziran’da başlayan ve tarihe “6 Gün Savaşı” olarak geçen Arap-İsrail Savaşını İsrail kazanarak mevcut topraklarını dört katına çıkarmış ve tüm şiddetiyle bugünlere dek uzayan çatışmanın temelini o günlerde atmıştır. Aynı yıl Mescid-i Aksa’ya yapılan saldırılar, milliyetçi ve İslami kesimin Yahudi vatandaşlarına bakış açısını tamamen değiştirmiştir. İslami kesim, zeytinyağı skandalını gündeminden hiç düşürmemiş, Ağustos 1970’de Bugün gazetesinin düzenlediği “İzmir’de zeytinyağı rezaleti” konulu hiciv yarışmasına gönderilen şiirler tefrika edilmiştir[6].      Bazı kesimler bu konunun üstünü kapatmaya çalışırken bazı kesimler ise olayın üzerine gitmeye devam etmiştir. Skandalın ardından kısa bir süre sonra, Balıkesir senatörü olan Nejat Sarlıcalı, Ayvalık Gazetesi’ne verdiği yazılı bir demeçle olayın ayrıntılarını aktararak Ayvalık müstahsillerini uyarma gereğini duymuştur. Nejat Sarlıcalı, olayın dış ülkelerde aleyhimize kullanıldığını, özellikle yemeklik zeytinyağlarının bundan böyle kutulanarak satılacağını, meclise vermiş olduğu teklife göre hile yapanların ağır para cezası ve nihayetinde hapis cezasıyla yargılanacağını, Amerika’dan temin edilen soya yağı ithalinin durdurulduğunu, alınacak benzer tedbirler ve sıkı kontroller ile birlikte zeytinyağı sektörünün itibarının hızla geri kazanılacağını belirtmiştir[7]. Ayvalık Gazetesi’nde yayınlanan birçok haberle, konunun her yönüyle uzun bir süre ele alındığını görebiliyoruz. Aynı şekilde yargılama tamamlandıktan sonra dahi mecliste konuyu taze tutan ve çekinmeden üzerine giden üyeler mevcuttur. Örneğin Cumhuriyet Senatosu Ankara üyesi Hıfzı Oğuz Bekata, dönemim Adalet Bakanı Ziya Önder’in cevaplaması için yazılı soru önergesi vermiştir. Bekata, İzmir’de gerçekleşen davanın sorgu yargıcı olan Vedat Altuna’nın mahkemenin almış olduğu kararlara karşı şiddetli itirazlarını, meclisin gündemine taşımıştır[8].

Teessüs: Zeytinyağı tağşişi siyaset arenasını da etkilemiş, hatta Milli Görüş lideri Necmettin Erbakan, 1967 yılında genel sekreter olarak girdiği Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanlığı’na 1969 yılında aday olmuş ve seçimi büyük oy farkıyla kazanmıştır. Erbakan o yıllarda, İstanbul ve İzmir gibi önemli iki ihracat şehrinde faaliyet gösteren büyük sermayeli şirketlerin neredeyse tamamının azınlıkların elinde olduğunu söylemekte, bu düzenin değişmesi için Anadolu’nun Türk sermayedarlarını harekete geçirmek istemektedir. Görüşlerini desteklemek açısından,  zeytinyağı skandalı gibi bir konuyu da gündemden hiç düşürmemiştir…     Ancak mahkemede yargılanan firma sahibinin, bir yıl sonra İspanya’da düzenlenen “Uluslararası Zeytinyağı Birliği” toplantısına Ticaret Bakanlığı tarafından Türk Heyeti Başkanlığı’na getirilmesi, bu lobinin ne kadar güçlü olduğunun kanıtıdır adeta[9]. Mahkeme heyetinin, firma sahiplerine yurtdışı yasağı getirdiği için bu teşebbüs engellenmiş olur. Aynı lobi, firma ve ortaklarının aklanmasını sağladıktan sonra, Necmettin Erbakan’ın TOBB Başkalığı’na da itiraz eder ve dönemin Adalet Partisi hükümeti Erbakan’ın başkanlığını iptal eder. 1969 yılında Adalet Partisi’nden milletvekili aday adayı olan Necmettin Erbakan, Süleyman Demirel tarafından veto edilince Konya’dan bağımsız adaylığını açıklamış ve seçilerek meclise girmiştir. 1970’in Ocak ayında kendisi gibi düşünen 17 milletvekiliyle birlikte Milli Nizam Partisi’ni kurarak, ölünceye dek Türk siyaseti içinde kalmıştır.       İlginçtir; Necmettin Erbakan 75 günlük TOBB Başkanlığı sırasında, Türkiye’deki ekonomik düzenin bozukluğundan bahsederken; solcuların teşhislerinin doğru olduğunu ancak tedavide tamamen ayrıldıklarını belirtmiştir[10]. İşte bu dönemde Deniz Gezmiş ve arkadaşları zeytinyağı skandalının asıl mağdurları olan zeytin işleriyle uğraşan emekçileri ve müstahsilleri bilinçlendirmek amacıyla, Ege sahillerinde köy köy, kasaba kasaba dolaşmaya karar vermişlerdir…

Tekellüm: Deniz Gezmiş ve arkadaşları Ağustos ayının son haftasında İstanbul ve Ankara’daki öğrenci gençlik örgütleriyle bir araya gelerek, Marmara ve Ege bölgesindeki zeytincileri desteklemek ve bilinçlendirmek için bir kampanya düzenlemeye karar verirler[11]. Özellikle zeytinyağı skandalının ardından, margarin türü yağların tüketimini teşvik etmek amacıyla bazı hükümet yetkilileri tarafından da demeçler verilmeye başlanmıştır. Bu kampanyanın amacına uygun olarak, Deniz Gezmiş ve on kişilik öğrenci grubu, kiralık bir minibüse atlayarak Kuzey Ege bölgesine gelmiştir. İlk konferansı Edremit’te bir sinema salonunda gerçekleştirmişler; margarin ve diğer benzeri yağların zararlı olduklarını belirtip, Amerika ve diğer emperyalist ülkelerin bu işin arkasında olduğunu, hükümetin ve ilgili bakanlıkların ise olanlara göz yumarak, büyük ölçüde suçlu olduklarını söylemişlerdir. Zeytin üreticilerinin örgütlenerek ürünlerine sahip çıkmalarını, bu firmalarla mücadele etmenin önemini aktarmışlardır[12].       Deniz Gezmiş Güre, Zeytinli ve Kızılkeçili köylerinde halkla konuştuktan sonra arkadaşlarıyla buluşup Ayvalık’a geçerler. Gezi boyunca nerede olduğunu ailesine bildirmek için(!) -çoğunlukla- babası Cemil Gezmiş’e kartpostallar göndermeyi ihmal etmez. Edremit’ten gönderilen kartpostalda; “Bugün sabah Edremit’e geldik. Yarın Ayvalık’a, oradan da İzmir’e gideceğim” diye belirtirken, 29 Ağustos 1967 tarihinde Ayvalık’ta olduğunu belirten kartpostalın arkasında; “Bu sabah Ayvalığa geldik. Aklın alamayacağı kadar güzel bir yer. Denize girdik” yazmaktadır[13]. Bölgeye ve bu tür bir geziye ilk defa çıkan Deniz Gezmiş, Paşalimanı’ndan denize girmeyi de ihmal etmemiştir…     Ayvalık köylerinde toplantılar gerçekleştiren Gezmiş ve arkadaşları, Bergama’ya ve sonrasında İzmir’e geçmiş ve TMTF[14] üyeleri olarak 11 günlük gezinin sonuçlarını bir basın açıklamasıyla şöyle özetlemişlerdir: Halk, Ticaret ve Sağlık Bakanlıklarını suçlu bulmaktadır. Küçük müstahsil bir araya gelemediği için margarincilerle başa çıkamamaktan şikâyetçidir. Bu arada, karışık yağ ihraç eden firmanın, halk arasına saldığı ajanlar, firma sahiplerini acındırmaya ve pişmanlık duyduklarını yaymaya çalışmaktadır. Ayrıca bu lobi Ayvalık ve Burhaniye’de konuşmaları engellemek için çeşitli oyunlar tezgâhlamışlardır. Buna rağmen halkın anlatılan gerçekleri çok iyi kavradığını, bu işte Amerika’nın soya üretimi nedeniyle başrolü oynadığını kabul edip, meselenin özünü anlamışlardır…        Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının gerçekleştirmiş olduğu bu kampanya, onları idama götüren Gerekçeli Karar’da ibret verici bir yorumla yer almıştır: Sınıf çelişkileri, sosyal adalet ilkelerini zedeleyici intiba ve kanaatini yaratan, Şelefyan ortaklıkları, Gomel Zeytinyağı skandalı, bu konuda adalet cihazının şaibe altında kalması ve kitlesel öfkeyi tahrik eden emeksiz kazanç, vurgun ve devlet eliyle fert zengin etme politikası bu grup için tükenmeyen bir propaganda ve hazırlık sermayesi olduğunda şüphe ve tereddüt bulunmamaktadır[15].

Tesvit: Türk zeytinyağı sektörü, 1967 yılında patlak veren skandalın izlerini çeyrek asırdan fazla süren bir mücadelen sonra temizleyebilmiştir[16]. Hâlâ bazı ünlü markalar, merdiven altı işletmeler, özellikle internet üzerinden gerçekleştirilen satışlarda, ürün-fiyat kıyaslanmasından dahi kolayca tespit edilebilecek hileli satışlara başvurulmaktadır. Kontrol mekanizmalarının hantal yapısı, hilecilerin daima iyi paralar kazanmasını sağlamaktadır. Ayvalık adı ise çok rahatlıkla kullanılabilmektedir. Bırakan Ayvalık’la aynı coğrafyada olmayı, yüzlerce kilometre ötede üretim yapan, hatta yurtdışından dökme olarak getirilen yağlar ambalajlanırken, Ayvalık Zeytinyağı ibaresi rahatlıkla kullanılarak satışa sunulmaktadır…

Ayvalık Zeytinyağı, Ticaret Odasının başvurusuyla Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından, 2004 yılında Coğrafi İşaret almıştır[17]. Ayvalık’taki tüm resmi kurumların önceliği bu marka değerini korumak, sahtekârlık yapanların peşine bırakmamak olmalıdır…


[1]      Cumhuriyet Gazetesi Arşivi; “Tahkik Komitesi yağ skandalında Gomel Firması’nı suçsuz buldu”, 27 Ekim 1967.

[2]      Cumhuriyet Gazetesi Arşivi; “Zeytinyağı satışları yarı yarıya azaldı”, 21 Ağustos 1967.

[3]      Bu olay olmasına rağmen 1967 yılının son altı ayında 164 milyon TL’lık ihracat gerçekleşen sektör, 1968 yılının tamamında sadece 70 bin TL’lık ihracat yapabilmiştir.

[4]      Cumhuriyet Gazetesi Arşivi; “Ticaret Bakanlığı karışık zeytinyağı konusunda açıklama yaptı”, 12 Ağustos 1967.

[5]      Selahaddin E. Çakırgil, Necmeddin Erbakan siyasi arenada, 28 Ocak 2020, www.fikriyat.com E.T: 15.08.2024

[6]      A.g.s. E.T:15.08.2024

[7]      Ayvalık Gazetesi, Karışık Zeytinyağı Hadisesi, Nejat Sarlıcalı’nın Beyanatı, 5 Eylül 1967, s.1-2.

[8]      TBMM Tutanağı, Cumhuriyet Senatosu B:104, O:2, 29.07.1970, s.465-468.

[9]      A.g. TBMM Tutanağı, s.465.

[10]    Çakırgil, a.g.s.

[11]    Kampanya öncesinde elli civarında köy ve dört kasaba ziyaret edilecektir.

[12] Agit Cihan, Devrimin Önsözü-Deniz Gezmiş, Yeni Dönem Yayıncılık, İstanbul, 2010, s.76-77.

[13]    Can Dündar, Abim Deniz, Can Yayınları, İstanbul, 2014, s.103-104.

[14]    TMTF: Türkiye Milli Talebe Federasyonu.

[15] T.C. Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1. Nolu Askeri Mahkemesi, Gerekçeli Karar (Deniz Gezmiş ve Arkadaşları Hk.), Ankara, 9 Ekim 1971, s.11-12.

[16]    Cihan Devrim Avunduk, Zeytinyağında 31 yıllık lekeyi unutturan başarı, Zeytinyağından Para Kazanmak İstiyorsan, ‘Zeytinyağı’ Satmayacaksın’, Hürriyet Gazetesi, Ekonomi Eki, 4 Temmuz 1999.

[17]    www.ci.turkpatent.gov.tr adresinden Ayvalık Zeytinyağı ve diğer tescilli ürünleri hakkındaki kararlara ulaşabilirsiniz.

ree
ree

Yorumlar


  • Instagram
  • Facebook
  • X

Dilek ve önerileriniz için bize yazabilirsiniz.

bottom of page