Ayvalıklılar 1867 Paris Dünya Fuarı'nda-Serhan YEDİG
- Zeytin Hasadi Dergisi
- 30 Ağu
- 5 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 3 Eyl
Osmanlı İmparatorluğu yüzyıllar boyunca ordusuyla, savaş gücüyle Avrupa'da kendinden söz ettirmişti. 1867 yılında ilk kez bir Osmanlı sultanı, askerleri yerine üreticilerini kafilesine katıp yurtdışına çıktı. Paris Dünya Fuarı'nda imparatorluğun tüm ekonomik zenginlikleri, üretim kapasitesi global platformda sergilendi. Ayvalık'ın ürünleri de ilk kez bu vesileyle dünya piyasasında toplu olarak kendini gösterme fırsatı buldu. Paris'te Ayvalık halkını farklı alanlarda çalışan 10 üretici temsil etmişti: Mihail Yani (ham ipek ve iplik), Hristo Simeon (çizme), Kostandi Zagios (sabun), Nikolas Dukari (moroken deri), Yani Tremoli (zeytinyağı), Dimitri Emanuel (kurutulmuş ahtapot), Yorgi Pancar ve Yorgi Karapaşa (siyah zeytin), Nikolas Tristan (rakı), Nikolas Skadini (şarap) 1821 İsyanı sırasında yakılıp yıkılan, nüfusu göç ettirilip boşaltılan, zeytinliklerine devletin el koyduğu bir kasaba açısından bu tablo gurur vericiydi. Ağır bir yıkımın ardından Ayvalıklılar evlerini, atölyelerini yeniden inşa etmiş, ticari ilişkilerini canlandırmış, yaklaşık 40 yılda ürünlerini dünya piyasasında sergileyecek düzeye erişmişti. Üstelik Osmanlı coğrafyasında üretilen zeytinyağı ilk kez uluslararası platformda, uluslararası jürinin değerlendirmesiyle takdire değer bulunduğunda Ayvalık adını gurur listesine yazdırmayı başarmıştı. Başarının boyutlarını kavrayabilmek açısından dönemin koşullarına yakından bakmakta yarar var.
Felaketten 33 kalem ihracata
1821 Yunan İsyanı sonrasında bölgeden göç ettirilen Rumlar, üç yıl sonra affedilmişti. 1824'ten itibaren sürgünden dönenler Midilli Muhafızı Kulaksız Mustafa Ağa'nın gözetiminde Ayvalık ve Cunda'da iskân edildi. 1830'da mülkiyet hakları geri verildi. Sonrasındaki üç yıl vergiden muaf tutularak desteklendi. 1842'de bir kez daha bölgede huzursuzluk baş gösterince devlet tarafından askeri birlik gönderilerek uyarılan Ayvalık Rumları bu tarihten sonra tüm güçleriyle üretime ve refah içinde yaşamanın koşullarını yaratmaya odaklandı. Yüzyılın sonuna gelindiğinde zeytin, zeytinyağı, sabunun yana sıra deriden şaraba, madenden tuğlaya 30 kalem ürün ihraç eden, 20 bin nüfuslu önemli bir ekonomik merkez oluşmuştu. Ancak bu gelişme ağırlıklı olarak 1880'de liman işletmesini üstlenen yerel şirketin kurulması, sonraki iki yılda Cunda Boğazı'nın açılıp gemi trafiğinin akışına izin verecek şekle sokulmasından sonra yaşanmıştı. Boğaz açılmadan önce Ayvalık'ı çevre yerleşimlere, büyük merkezlere bağlayan düzgün yolu yoktu. Üretim ve ticaret zor koşullarda gelişmiş, yine de dışa açılmayı, hatta Paris'e kadar uzanmayı başarmıştı. Ayvalıklılar kimi zaman zorlu iklim koşullarına karşı mücadele vermek zorunda kalmıştı. Yüzyıl başında bir milyon okka yağ üretilen bir milyon zeytin ağacından yarısı 1850 kışındaki şiddetli soğuk dalgasıyla tahrip olmuş ve zeytin bahçeleri yeniden canlandırılmıştı. Yoğun çaba sonucunda zeytin üretimi yüzyıl başındakine oranla dört kat artırılmıştı. 19.yy'ın ilk çeyreğine kadar zeytinyağı sarayın kontrolü altındaydı. Üretilenin İstanbul'a gönderilmesi zorunluydu. 1835'ten itibaren ihtiyaç fazlasının ihraç edilmesine izin verildi. Osmanlı'da üretilen stratejik mallara uygulanan yed-i vahid (tekel) 1838'de Baltalimanı Antlaşması'nın dördüncü maddesi uyarınca kaldırıldı. Bu gelişme Batılı tüccarların ve zeytinyağı dışsatımının da önünü açtı. 11 Eylül 1861 tarihli Fransız gazetesi Le Memorial Bordelais'dan öğrendiğimize göre, bu dönemde Ayvalık zeytinyağı uluslararası piyasada hektolitresi 114.07 franktan alıcı buluyordu. 32 gram altına karşılık gelen bu fiyatı günümüze uyarladığımızda yağın litresi 784 liraydı.
Osmanlı zeytinyağı dünya fuarlarında
Avrupa ülkelerinde endüstri devrimiyle birlikte nicelik ve nitelik açısından artan mal üretimi 19.yy'ın başından itibaren yeni pazarlama – tanıtım tekniklerini gerektirmişti. Fransa ve İngiltere'deki fuarcılık deneyimi 1851'de yeni ve göz alıcı bir global organizasyonun doğuşunu sağlayacak, bu tarihten itibaren ülkelerin ürünleri dünya fuarlarında sahneye çıkacaktı. 1 Mayıs 1851'de Londra'daki Kristal Saray'da açılan ilk dünya fuarından itibaren Osmanlı İmparatorluğu ürünlerini uluslararası platformda sergilemenin yollarını aradı, bulduğu fırsatları değerlendirdi. 44 ülkeden 17 bin 62 katılımcının yer aldığı Londra Dünya Fuarı'na Osmanlı İmparatorluğu, İngiltere Kraliçesi Victoria'nın Sultan Abdülmecit'e yaptığı kişisel davetle katılmıştı. İmparatorluk coğrafyasından 700 üreticinin 3 bin hammadde örneği ve 1200 işlenmiş ürünü sergilendi. Ürünler 36 madalya, 86 nişan, 42 mansiyonla ödüllendirildi. İngiltere'nin üçüncü büyük zeytinyağı ihracatçısı Osmanlı ilk fuara Edremit, Menteşe, Erzurum, Şam, Bursa, Hanya, Trablusgarp'tan zeytinyağı örnekleriyle katılmıştı. Tarım ürünleri alanında Osmanlı'nın sadece “sert buğdayı,” “çok kaliteli tütünü” ve balı madalyaya layık bulunmuştu. Fransa merkezli Dünya Fuarı Bürosu'nun (BIE) listesine göre, 1851 Londra Dünya Fuarı'nın ardından ikinci büyük organizasyon 1855'te Paris'te düzenlendi. 16 bin 944 katılımcının ürünleri görücüye çıkmıştı. Resmi raporlarda Osmanlı İmparatorluğu'nun sadece 2 katılımcıyla temsil edildiği belirtiliyordu. Çünkü tüm organizasyonu devlet üstlenmişti. 92 sandığa yerleştirilmiş 10.1 ton ürün arasında nebati yağlar da bulunuyordu. Osmanlı, peynir ve nebati yağla mansiyon kazandı. Zeytinyağında birinciliği Fransızlar aldı. 1862'deki ikinci dünya fuarı deneyiminde İngiltere çok daha iddialı bir organizasyon hazırlamıştı. South Kensington'daki fuar binasında 28 bin 621 katılımcı ürünlerini sergiledi. Toplam yedi bin madalya dağıtıldı. Zeytinyağı kategorisinde zafer İtalyan üreticilerindi. Tam 25 madalya aldılar. Osmanlı zeytinyağları ise değerlendirmeye giremedi. İmparatorluk diğer kategorilerdeki 71 madalyayla fuardan ayrıldı. Tarım kategorisindeki ödül listeleri incelendiğinde tütün, şarap (sekiz madalya), tahıl (beş madalya), üzüm, incir (iki madalya) başarısıyla dikkat çekiyordu.
İlk uluslararası alkış
BIE kayıtlarına göre bir sonraki dünya fuarı 1867'de Paris'te düzenlenmişti. Osmanlı'nın o güne kadar en çok ilgi gösterdiği organizasyondu bu. İlk kez bir Osmanlı sultanı savaşmak yerine barışçıl organizasyona katılmak amacıyla ülkesinin dışına çıktı. Sultan Abdülaziz, Fransa'daki açılışa katıldı, fuar anısına madalya bastırdı. Fuarda Küba'dan Arjantin'e, Kamboçya'ya 35 ülke, 4817 katılımcıyla yer aldı. Osmanlı İmparatorluğu'nu 131 üretici temsil etti. Bazı kategorilerde yerel yönetici kaymakamlıklar katılımcı olarak yer aldı. Sultan Abdülaziz organizasyonu öylesine önemsemişti ki, fuar alanına ülkesinin mimari zenginliklerini de sergileyen bir mahalle kurdurmuştu. Fransız mimar Parvillee ve Levanten mimar Barborini'nin İstanbul'da tasarladığı mahallede cami ve saray temaları öne çıkıyordu. Bir çeşmenin etrafına Bursa Yeşil Cami, Çinili Köşk ve Hürrem Sultan Hamamı'nın minyatürleri inşa edilmişti. Osmanlı fuarda ressamları, seramikçileri, kitap yayımcıları, enstrüman yapımcıları, tekstil üreticileriyle tarım toplumunun ötesinde çağdaş bir portre çiziyordu. Fuarda uluslararası jürinin değerlendirdiği sanat, endüstri, tarım ürünlerine beş kategoride ödül verildi. Öne çıkanlar, büyük ödül, altın madalya, gümüş madalya ve mansiyon kazananların ismi fuar sonrasında 734 sayfalık rehberde yayımlandı. Fuarın yedi büyük ödülünden birini pamukçuluk alanındaki başarısıyla Osmanlı İmparatorluğu kazandı. Ayrıca tarım ürünü çeşitliliğiyle altın madalya aldı. Tarım ürünleri kategorisinde “üretimde gelişme sağlayan buluşu nedeniyle” İstanbullu Server Efendi gümüş madalyaya layık bulundu. Ayrıca iki üretici bronz madalya aldı. Yenilebilir yağlar jürisinin değerlendirmesinde bu kez bir zeytinyağı üreticisi, İtalyan A. Digerini Ruti altın madalyayla ödüllendirildi. Sıralamada yine üç ülke ödüllerin çoğunu toparlamıştı: İtalya (üç gümüş, altı bronz), İspanya (iki gümüş, yedi bronz, sekiz mansiyon), Portekiz (bir gümüş, sekiz bronz, yedi mansiyon). Listedeki diğer ülkelerin durumuna gelince: Fransa (bir bronz, bir mansiyon), Yunanistan (iki bronz, bir mansiyon), Rusya (bronz)... Anadolu'nun zeytinyağcıları ilk kez 1867 Paris Dünya Fuarı'nda kendini gösterdi. Üçü Anadolu, biri Girit'ten dört Osmanlı üreticisi mansiyon derecesine layık bulundu. Bu üreticiler katalogta şöyle sıralanmıştı: Yani-Tremoli (Ayvalık), Petro Yanaki (Hanya), Emmi Ağa (Edremit), Yorgi Petrooğlu (Erdek)... Zeytinyağcılar sertifikalarını bizzat İmparator Napolyon, imparatoriçe ve Sultan Abdülaziz'in elinden aldı. 1867'de Paris'te üreticileriyle parlayan, zeytinyağıyla övgü alan Ayvalık ne yazık ki bu çıkışını sürdüremedi. Alkışlanan zeytinyağı bir sonraki dünya fuarında yoktu. Sadece Ayvalık değil, Osmanlı'nın diğer üreticileri de uluslararası platforma çıkmaktan nedense vazgeçmişti. 1873 Viyana Fuarı'nda tarım kategorisinde 258 Osmanlı üreticisinin ürünleri sergilendi. İtalya 41, Avusturya 21, Yunanistan 14, Fransa 7, Rusya bir zeytinyağcıyla Viyana'ya gelmişti. Osmanlı'dan tek zeytinyağcı katılmamıştı fuara.
Kaynakça
Exposition Universelle de 1867 a Paris Catalogue General, La Commission Imperiale, 2. Edition, Ed: E. Dentu, Paris, S. 629, 646, 927, 931, 1372, 1374, 1380, 1382
Exposition Universelle de 1867 a Paris, Catalogue Officiel des Exposants Reccompenses par Le Jury International, Editör: K. Dentu, Paris, Palais Royal, S. 78
Midilli-İstanbul Arasındaki Zeytinyağı Ticareti, Tarih Araştırmaları Dergisi sayı 40, 2006
Ayvalık Tarihi, Hıfzı Erim, Güney Matbaacılık, 1948, S. 42-46











Yorumlar