Ayvalık'ın iki stratejik ürünü:zeytin ve turizm.Prof.Dr.Ayhan GÖKDENİZ
- Zeytin Hasadi Dergisi
- 28 Ağu
- 9 dakikada okunur
Ayvalık’ın birinci stratejik ürünü, zeytin ve türevleridir. Bu noktada zeytinin hayat hikâyesine bakmakta fayda vardır. ‘Oleaceae’ familyasından olan zeytinin adının kökeni Yunanca elaia, Latince olea’dan gelir. Boyu 2-10 metre arasında değişen ancak 15-20 metreye kadar da çıkabilen bir bitkidir. Meyveleri önceleri yeşilken ekim-kasım aylarında morarıp olgunlaşır. Genellikle 300-400 yıl gibi uzun ömürlü bir ağaç olan zeytinin 2000 yıl yaşayanları olması onun olasılıkla kuraklıktan etkilenmeyen bir bitki olmasındandır. Zeytin, milattan on bin yıl öncesine kadar Doğu Akdeniz havzasının doğal bitki örtüsü sayılmaktadır. Ancak son araştırmalar, kesin olmamakla birlikte milattan önce yaklaşık 12 bin yıl öncesine tarihlenen, Akdeniz’in batısında ele geçen fosillerin yabani zeytin dalları olduğunu destekleyen verileri sunmaktadır. Zeytin ağacının anavatanı Güney Ön Asya olarak kabul edilmektedir. Bölge, günümüzde Doğu Akdeniz ile ülkemiz sınırları içerisindeki Hatay, Gaziantep ve Kahramanmaraş dolayları olarak kabul edilir (http://dergiler.ankara.edu.tr /dergiler/26/ 1748/ 18573.pdf)
Zeytin ağacının insanlık tarihindeki yerini kavrayabilmek için 40 bin yıl öncesine kadar uzanmak gerekiyor. Zeytin ağacına ilişkin elimizdeki en kayda değer veri, Santorini Adası’nda yapılan arkeolojik çalışmalarda elde edilmiştir. Bu çalışmalarda 40 bin yıllık zeytin yaprağı fosillerine ulaşılmıştır. Aynı zamanda Kuzey Afrika’nın Sahra Bölgesi’nde gerçekleştirilen arkeolojik çalışmalarda da MÖ 12 bin yıllarına ait zeytin ağacı bulgularına rastlanmıştır. Bilim, zeytin ağacının tam olarak ne zaman ve nerede oluştuğuna dair bir açıklama getiremese de mitoloji buna kendince şöyle bir açıklık getirmiştir: Antik Yunan’da tanrıların başı Zeus, insanlığa en değerli armağanı veren tanrı ya da tanrıçanın yeni kurulan şehrin hükümdarı olacağını vaat etmiştir. Bu haberi duyan deniz tanrısı Poseidon ve bilgelik tanrıçası Athena büyük bir mücadeleye girerler. Poseidon, insanları keşfedilmemiş, uzak diyarlara götürecek olan görkemli atı, Athena ise insanlığa yüz yıllar boyunca bereket ve yaşam kaynağı olacak olan zeytin ağacını yaratır. İnsanların huzuruna sunulan bu armağanlardan ancak bir tanesi daha değerliydi ve şehir, zeytinin gerçekten bir bereket kaynağı olduğunu kabul etmiştir. Bunun üzerine Athena’nın onuruna, yeni kurulan şehre “Atina” ismi verilmiştir. Yani aslında bizim bugün hayatımızın neredeyse her yerinde kullandığımız zeytin yeryüzüne bir armağan olarak gönderilmiştir’ (https://gaiadergi.com/mucizevi-zeytinin-mitolojik-hikayesi-ve-tarihi/).
GÖRSEL
Zeytin ağacı, yaklaşık 40000 yıl öncesine dayanan birçok efsaneye konu olmuş kutsal bir ağaçtır. Dünya üzerinde yetişen ve yetişmekte olan bütün ağaçların ilki olduğu söylenmektedir. Bu durumda zeytin yetiştiriciliğinin tarihi de ilk insanlara dayanmaktadır diyebiliriz. Zeytin, kutsal kitaplarda ve birçok efsanede yazılmıştır. Cennette iki tane ağaç olduğuna inanılır. Bir tanesi incir ağacıdır, gerçeği temsil eder, diğeri ise hayatı temsil eden zeytin ağacıdır. İslamiyet’te zeytin dünyanın ekseni, zeytin dalı ise Hz. Peygamber'in sembolü olarak kabul edilir. Zeytin kutsaldır. Çünkü tanesinden elde edilen zeytinyağı, nur misali ışık kaynağını temsil eder. Bir başka inanışa göre, Hıristiyanlıkta tufandan sonra biten ilk ağaç, zeytin ağacıdır. Tanelerinden elde edilen kutsal yağ öyle değerlidir ki, Yahudi krallar gibi Hıristiyan rahiplerin de onunla kutsandığı bilinmektedir. Efsanelere göre Roma İmparatorluğu'nda zeytin hayatın anlamıdır. Antikçağ'daki olimpiyat oyunlarında zafer kazanan atletlerin başına zeytin dalından taçlar takıldığını hepimiz biliyoruz. Herkül'ün silahı da zeytin dalındandır. Hz. Davud, Abşalom'dan kaçarken Kudüs'ün doğusundaki Zeytinlik Dağı'nın yamaçlarına tırmanmıştır. Hz. İsa'nın son nefesini verdiği Gethsemani Bahçesi, bu dağın eşiğinde, çarmığa gerildiği haç bile zeytin ağacındandır. Akdeniz bitkisi olan zeytinin, Türkiye'de Doğu Akdeniz'den başlayarak Batı Karadeniz'e dek uzanan geniş sahil şeridimiz ile deniz ikliminden etkilenen iç bölgelere kadar oldukça geniş bir bölgeyi kaplayan yetişme alanı vardır. Zeytinin anavatanının Anadolu olduğu, buradan Yunanistan, İtalya, Fransa ve İspanya'ya kadar yayıldığı, birçok araştırmacı tarafından doğrulanmaktadır. Büyük İskender'in seferiyle zeytin Ege ve Akdeniz'e yayılmış, daha sonra Ege ve Akdeniz'i işgal eden Romalılar, Frigyalılar ve Fenikeliler bu kutsal ağaçla tanışmışlardır. Roma gemilerinin anforalar içinde Avrupa'ya taşıdıkları zeytin böylece dünyaya yayılmıştır. İzmir'in kuzey-batısında Çeşme yarımadasındaki Urla'da Klazomenai kentinde yapılan arkeolojik çalışmalarda 2500 yıllık tarih gün ışığına çıkarılmış ve MÖ.3000 yılında yapılan ve zeytinyağı üretiminde kullanılan ilk toprak kazan bulunmuştur (http://www.ozaydin.com.tr/kutsal.php).
Zeytinin anavatanı konusunda bir başka tez ise Suriye’nin, zeytinin anavatanı olduğu şeklindedir. Konu üzerinde farklı yorumlar yapılsa da zeytinin, M.Ö. 4000’lerde, ilk kez Samiler tarafından ıslah edildiği ve bir kültür bitkisi haline getirildiği düşünülmektedir. Bu nedenle en erken kullanımının da bu coğrafyada olması doğal bir sonuçtur. Yemeklerde, kurban törenlerinde, yakmak için lambalarda, saçın parlatılmasında ya da vücudun ovulmasında olduğu gibi birçok kullanım alanının varlığı bilinmektedir. Akdeniz’de zeytinciliğin yaygınlaştığını gösteren arkeolojik buluntular arasında yağ presleri, saklamada kullanılan kaplar, zeytin gösterimleri olan vazo ve duvar resimleri sayılabilir. Bunların yanı sıra ele geçen zeytin çekirdekleri de kazı alanlarından ele geçen buluntular arasındadır. Önceleri zeytinyağı ticareti ile başlayan zeytinin yayılma süreci daha sonra zeytin fidelerinin taşınması ile de hız kazanmıştır. Fenikelilerin ticareti ile başlamış olan yolda önce Mısır, Kıbrıs, Girit ve Anadolu yoluyla Yunanistan M.Ö. 700’lerde Kuzey Afrika’da Libya ve Tunus’a kadar yayılma sağlanmış ve böylece zeytinin yayılımı tüm Akdeniz coğrafyasını kaplamıştır. Anadolu’nun eski uygarlıklarından Hititlerde de zeytinin yetiştirildiği bilinmektedir. Zeytinyağı imalatının yapılması ise arkeolojik buluntular ve yazılı belgeler ışığında tespit edilmiştir. Antik Yunan mitolojisine göre tanrıların armağanı olan üç şey olmadan Yunan mutfağı düşünülemezdi: Tahıl, şarap ve zeytin. Tahıl, tanrıça Demeter’in; Şarap, tanrı Dionysos’un ve zeytin, tanrıça Athena’nın insanlara armağanıydı. Antik Yunan’da Athena (Roma’da Minerva) olarak bilinen tanrıçanın sembolleri arasında zeytin dalı bulunmaktadır. Mitolojiye göre Kekrops’un kurduğu Atina kentine Athena’nın isminin verilmesi iki tanrı arasında geçen bir yarışmanın sonucudur.
Antik dönemde Yunan ve Roma uygarlıklarının yemek kültüründe zeytin ve zeytinyağının önemli bir yeri vardır. Antik çağda zeytinyağının önemli bir kullanım alanı da tıptır. Koslu Hipokrates (M.Ö. 460-377) ve Pergamonlu Galenos’un önerdiği ilaçlar arasında zeytinyağı da yer almaktadır. Galenos’un zeytin ile ilgili görüşü mideyi güçlendiren ve iştah açan bir gıda olduğu şeklindedir. Ona göre zeytinin çeşitli şekillerde hazırlanan biçimleri vardır ancak mideyi güçlendiren ve iştah açan özelliğe uygun olan çeşidi sirke içinde saklanan zey-tindir. Zeytinyağının tıp ile ilişkili bir diğer kullanım alanı ise masajdır. Celsus’un sağlık ile ilgili bir aktarımı zeytinyağının bu alandaki kullanımı hakkında da fikir vermektedir. Masaj yapılırken yağ kullanımı ise işlemi kolaylaştırmakta ve hastayı rahatlatmaktadır. Antik dönem tıbbı değerlendirildiğinde zeytinyağının merhem gibi ilaçların hazırlanmasında kullanıldığı, yara ve yanıkların tedavisinde ya da çeşitli işlemler sırasında kayganlaştırıcı olarak uygulandığı düşünülmektedir (http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/26/1748/18573. Pdf)
GÖRSEL
Tarih boyunca zeytin ağacına verilen değeri anlamak için, insanoğlunun ona umut, barış, zafer gibi anlamlar yüklediğini, hatta kimi toplumlarda ağacın ve meyvesinin kutsal sayıldığını bilmek yeterlidir. Yaşadığımız modern çağda altın sıvı zeytinyağı yeni bir statü kazanmıştır. Sağlık, lezzet ve saflık. Meyve suyu gibi tüketilebilen tek meyve yağı zeytinyağıdır. Koroner hastalıkları önlemekte önemli bir fonksiyonu olup, kemik gelişimi, beyin ve sinir sistemi üzerinde etkilidir. Kolesterol seviyesini düşürdüğü gibi, damar tıkanıklığını da engel olmaktadır. Yüksek kan basıncını ve diyabeti önlemektedir. Sindirim sistemini düzenleyerek gastrit ve ülsere engel olmakta, safra kesesi taşlarının oluşumunu önlemektedir. Anne sütündeki yağa eşdeğer tek nebati yağdır ve yiyeceklerimizin lezzetine de lezzet katmaktadır.
Dünyanın en önemli zeytinyağı üreticilerinden biri olan ve "zeytinyağlılar" kavramını mutfağında kullanan tek ülke olmasına rağmen, Türkiye zeytinyağı tüketiminde diğer Akdeniz ülkelerinin gerisindedir. Zeytin üretimindeki gelişmelerle birlikte son yıllarda zeytinyağı üretim miktarı ve kalitesinde de ilerleme kaydedilmiştir. 1995/96 sezonu öncesinde ortalama zeytinyağı üretimi 61 bin ton iken, bundan sonraki on iki sezonluk dönemde iki katına çıkarak ortalama 120 bin tona ulaşmıştır. 2013 yılında Türkiye’deki toplam zeytin ağaç sayısı 167.030’dır. Toplam üretimi 1.676 bin tondur. Bu rakamın 390 bin tonu sofralık, 1.286 bin tonu ise yağlıktır. Aynı yıl itibarıyla zeytinyağı ihracatı ise; 180 bin tondur (http://www.zmo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod= 23172&tipi=17&sube=0).
Zeytin üretiminde Kuzey Ege Bölgesi’nde önemli bir yerleşke de Ayvalık’tır. 1891 tarihli bir istatistiğe göre; Ayvalık’ın nüfusu 21.666’dır ve bu nüfusun 21.486'sı Rum, 180'i Türk'tür. 1914 tarihli bir Fransız yıllığında ise; Ayvalık'ın nüfusu 30.000’dir. Bu tarihlerde; Ayvalık’tan zeytinyağı, balmumu, yerli ipek, tahıl, şarap, sabun ihracatı yapılmakta ve şeker, kahve, yün, pamuklu kumaş, hırdavat ve ham deri ithal edilmektedir. Fransa, Büyük Britanya ve İrlanda Birleşik Krallığı, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, İtalya Krallığı'nın kentte konsoloslukları bulunmaktadır. Şehirde bulunan bankalar ise; Osmanlı Bankası, Atina Bankası ve Viyana Kredi Bankası'dır. 1803’de kurulmuş olan Ayvalık Akademisi (Gymnasion Kydonion) Avrupa’da da bilinen bir okuldur. Akademi ile birlikte kentteki matbaa, Ayvalık’taki canlı kültür hareketinin merkezleridir. Kentte “Krikis” isimli bir günlük gazete ile on beş günde bir “Haliko Astir” adında bir dergi çıkarılmaktadır. Ayrıca, kentte iki otel (Aivali ve Anatoli), içinde eczanesi de olan bir genel hastane ve bir cüzzam hastanesi de vardır. Makedonya’dan getirilen buğdaylar ve Hindistan’dan getirilen deriler işlenerek dünyanın çeşitli ülkelerine ihraç edilmektedir. Ayvalık’ta bu tarihlerde 90 bin dönüm zeytinlik bulunmakta ve yılda 12 milyon okka zeytin toplanmaktadır. Servet-i Fünun dergisine (1894) göre; kentte 7 zeytinyağı ve un fabrikası, 28 zeytinyağı değirmeni, farklı büyüklüklerde 26 sabunhane, 1 adet pirina fabrikası, 25 adet un değirmeni ve 40 adet tabakhane vardır. Üretilen sabunlar Rusya ve Balkan ülkelerine deniz yoluyla gönderilmektedir. Bu 26 sabunhaneden ismen tespit edilenler ise şunlardır: Caldis Kardeşler, Cassapio (S.), Catsacoulis (A.P.) & Cle, Combouris & Psiroukis, Couyoumtzellis & Stavrides, Moraitelis (A.), Nicolaides Kardeşler & N., Gökkinis, Sovatzellis Christodolou & Clo, Stavrides (N.), Stroughilis (M.)s.
GÖRSEL
Ayvalık’ın ikinci stratejik ürünü turizmdir. Ayvalık, irili ufaklı şirin koyları, doğal, tarihsel ve kültürel değerleri ile yalnız Ege’nin değil, Türkiye’nin en güzel tatil merkezlerinden birisidir. İklim koşulları, yeterli turistik alt yapısı, sayısız ve eşsiz güzellikteki koyları, berrak ve tertemiz suları ile su altı turizmi merkezi olabilecek ideal bir konumdadır. Ayvalık; lokasyon olarak stratejik bir noktadadır. Etrafında Kaz Dağları, Kozak yaylası, Sarımsaklı plajı, Cunda ve 22 ada vardır. Ayrıca, Bergama, Truva ve Çanakkale Şehitlikleri’ne çok yakın mesafededir. Bir saatlik mesafede bir Avrupa ülkesine (Midilli-Yunanistan) geçme şansınız vardır. Ayvalık’ta güneşin batışı ve doğuşu bile farklıdır. Bu anı yaşamak isteyenler için önerimiz ilgili saatlerde Şeytan Sofrası’na gitmeleridir. Sarımsaklı plajlarının temizlik ve uzunluk olarak Türkiye’de ilk üçe girdiğini söyleyebiliriz. Yörede sualtı fauna ve florası çok zengindir. Bir diğer değişle Ayvalık tarih, kum, deniz, güneş, mutfak ve su altı-su üstü turizm değerleri açısından oldukça zengindir. Ayvalık ve Cunda’da son yıllarda sayıları her geçen gün hızla artan butik otellerin yöre turizmine önemli katkıları olmaktadır Yörenin bu anlamda marka imajına önemli katkılar sağlayan ve “çevreci oteller” olarak algı oluşturan butik oteller; satış ve pazarlama konusunda da bölge turizminde yadsınamayacak bir ağırlığa sahiptir. Marka değeri yüksek olan ve ciddi anlamda otellerin içinde ve dışında ekolojik uygulamaları bulunan ve bu uygulamaları ile bölgede farkındalık yaratan işletmelerin sayısı her geçen gün artmaktadır. Bir diğer artı değeri; perşembe günleri Ayvalık’ta ve cumartesi günleri de Cunda merkezde kurulan yöresel semt pazarlarıdır. Özellikle perşembe günleri Ayvalık merkezde kurulan pazarda ciddi anlamda yoğunluk yaşanmakta ve özellikle Midilli’den sadece alışveriş için günübirlik gelen ziyaretçilerle dolup taşmaktadır. Ayvalık turizmine katma değer yaratan bir güzel uygulama da yerel hediyelik eşya üreten atölyelerin sayısının Ayvalık merkez ve Cunda’da her geçen gün artmasıdır. Eski, dar ve nostaljik sokak aralarında faaliyet gösteren bu atölyeler yerel istihdama ve yöresel ekonomiye ciddi katma değer yaratmaktadır.
GÖRSEL
Son yıllarda özellikle gelişmiş ülkelerde tüketici haklarının korunmasına yönelik yasal çalışmalar ve bunların sonucu oluşan toplumsal duyarlılık, müşteriyi işin odağı haline getirmiştir. Hizmette insan unsuruna dayalı ve tüketici memnuniyetine çok daha fazla duyarlı turizm sektöründe, bu durum çok daha belirgin ve egemendir. Müşteri profilinde meydana gelen değişiklik kaçınılmaz olarak pazarı, ihtiyaç duyulan talebe uygun ürün geliştirmeye zorlamaktadır. Bu ise, seyahat endüstrisini yatırımdan pazarlamaya, işletmeden tanıtıma kadar her alanda yeni stratejiler geliştirmeye yöneltmektedir. Dünya Turizm Örgütü (WTO), değişen müşteri profiline bağlı olarak önümüzdeki yıllarda turistlerin ihtiyaçlarına cevap verebilecek değişik alanlarda yeni turizm türlerinin öne çıkacağını öngörmektedir. Bu turizm türlerinin de sürdürülebilir olması temel koşuldur.
Sonuç ve Öneriler
Ayvalık’ta sürdürülebilir bir turizmin olabilmesi için, eski evlerin Safranbolu örneğinde olduğu gibi aslına uygun restore edilmesi ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan finansal kaynak sağlanması çalışmalarına hız verilmelidir. Ayrıca, restore edilen bazı konutlar yerli ve yabancı turistlerin ziyaretine açılmalıdır. Sonuç olarak Ayvalık, ağırlıklı iç turizm faaliyetlerinin yoğun olduğu popüler bir destinasyondur. Bir ülkenin turizm gelişme sürecinde sadece dış turizme bağımlı kalmaması pek çok ekonomist tarafından önerilmektedir. Her ekonomik faaliyette olduğu gibi turizmde de kendi iç dinamiğine dayanmayan bir gelişmenin sağlıklı olmayacağı bilinmelidir. İç turizm akımları endüstrinin gelişme dinamiğini oluşturmaktadır. Fakat, özellikle Ayvalık’ta turizmin disiplin altına alınabilmesi için dış turizme açılması gerekmektedir. Çünkü, dış turizm rekabettir, kıyaslamadır, bol kazançtır fakat aynı zamanda çevreye, yaşama ve ekolojik dengeye saygıdır. Bu nedenle bölgeye daha çok yabancı turistin gelmesi yöre turizmine hem dinamizm getirecek hem de disiplinli bir sürecin içine sokacaktır. Ayvalık turizmiyle ilgili diğer önerilerimiz ise şunlardır:
• Konaklama işletmelerinin hizmet standartlarının mutlaka yükseltmesi gerekmektedir. Bunun tek yolu da eğitilmiş kalifiye personel istihdamıdır.
• Ayvalık’ta yer alan ikinci konutlarla ilgili sağlıklı ve rasyonel projeler hazırlanıp; bu konutların iç turizmde daha uzun süreli kullanılması sağlanabilir. Örneğin, ikinci konutlar yörede ihtisaslaşmış seyahat acentaları aracılığıyla iç ve dış potansiyel turistlere kiralanabilir.
• Ayvalık’ta bulunan doğal ve kültürel varlıkların korunması, bu değerlerin varlıklarını sürdürmeleri için yörede faaliyet gösteren turizm işletmeleri ve kamu kuruluşlarının sürdürülebilir turizm politikasını izlemeleri bir zorunluluk olmalıdır. Mavi bayraklı plaj sayısının artırılması, organik tarımın ön plana çıkartılması ve butik otel işletmeciliğinin özendirilmesi sağlanabilir.
• Dalış yapılan turistik noktalarda, zıpkınla balık avlamak kesinlikle yasaklanmalıdır. Bu bölgeler yörenin dalış okullarınca belirlenmeli ve bu bölgeler dışında kalan alanlarda avcılar kurallar çerçevesinde av amaçlı dalışlarını yapmalıdır. Günübirlik teknelerin adalar etrafındaki seyir esnasında kısa süreli mola vermek için çapa atmaları önlenmelidir. Özellikle su altı fauna ve florası zengin olan bölgelerde teknelerin kısa süreli demirlemesi için uygun olan yerlere beton tonozlar bırakılmalı ve şamandıra sistemi ile bunların yerleri belirlenmelidir. Seyir teknelerinin çapa yerine bu beton tonozlara geçici olarak bağlanmaları sağlanmalıdır. Su altına atılan çapalar hem atılırken hem de özellikle çıkarılırken dip fauna ve florasına ciddi zarar vermektedirler. Ayrıca bölgede su altına dalış amaçlı ilgiyi artırabilmek ve su altı flora ve faunasını geliştirmek için tekne, uçak vb. batıklar su altında yapay resif yaratmak için batırılmalıdır.
Gastronomi, bir bölge için önemli bir çekicilik özelliği taşımakta, bazı turistlerin bir bölgeyi tercih nedenleri arasında ilk sırada yer almakta ve turistlere tatil ve gezileri esnasında yeni tatları ve farklı gelenekleri tanıtmada önemli rol oynamaktadır. Türkiye’de Akdeniz mutfağının önemli bir göstergesi olan Kuzey Ege Bölgesi ve bu bölgenin içinde yer alan Ayvalık mutfağı gastronomi turizmi açısından ön plana çıkmaktadır. Bu bağlamda Ayvalık, gastronomi geçmişi ve Akdeniz mutfağındaki zenginliği ile dikkat çekmektedir. Kendine özgü ve farklı yemek kültürünü birleştiren Ayvalık mutfağının gastronomi turizmi alanında zengin bir potansiyele sahip olduğu görülmektedir. Coğrafi ve çevre koşulları ile Kuzey Ege Bölgesi, Akdeniz mutfak kültürünün yaşatıldığı ender yerlerden biridir. Kuzey Ege mutfağı içerisinde yer alan Ayvalık mutfağı kendine özgü tatları ve çeşitleri ile her geçen gün gastronomik bir rota olma yolunda hızla ilerlemektedir.
Bu yıl, 1-2-3 Kasım 2024 tarihlerinde düzenlenecek 19. Ayvalık Uluslararası Zeytin Hasat ve Turizm Festivali’nin öncelikle Ayvalıklı zeytin üreticilerimize, yöre halkına ve ülkemize hayırlı olmasını diler, festivalin başarılı ve bereketli geçmesini temenni ederim.










Yorumlar