Ayvalık Çamlık:Güzel İnsanlar ve Zeytin Kültürü Eşliğinde ''Büyük Taş Evde'' Şekillenen Bir Yaşam-Levent GÜRÇAY
- Zeytin Hasadi Dergisi
- 24 Eyl
- 3 dakikada okunur
Ayvalık denince aklıma gençliğim, çocukluğum ve her yaz üç ay boyunca kaldığımız Çamlık’taki evimiz geliyor. Ama en önemlisi, tüm bu güzellikleri oluşturan muazzam insanları hatırlıyorum. Kalabalık evimizin büyükleri, komşularımız, akrabalar, kuzenler ve Ayvalık’ın tüm karakterleri gözümün önünden geçiyor. Mübadele döneminde Midilli’den zorunlu olarak göç eden ve Ayvalık’a yerleşen bu kıymetli insanlar, Ayvalık’ı adeta sıfırdan inşa ettiler. Ailemin büyüklerinden dedem Muhip Özyiğit, Ayvalık’ın ilk belediye başkanı oldu. Dr. Fazıl Doğan ve dedemin öncülüğünde, Cumhuriyet döneminde bir ilk olarak kendi okullarını kurdular. O dönemde yurtiçinde ve yurtdışında eğitimlerini tamamlamış büyük dayılar, halalar ve akrabalar, kendi uzmanlık alanlarında Fransızca, biyoloji, edebiyat gibi dersler vererek Ayvalık okullarını ve birçok yardımlaşma derneğini kurdular. Bu insanlar, Ayvalık’ın zeytin endüstrisini, sosyal ve kültürel hayatını sıfırdan oluşturmayı başardılar. Ayvalık, Cumhuriyet’in kuruluş coşkusunu ve devrimlerini en iyi şekilde hayata geçiren öncü bir kasaba oldu.
Bugün 98 yaşında olan teyzem Bilon Gürayman’dan, Atatürk’ün Ayvalık’a geliş hikâyelerini defalarca dinlemişimdir. Atatürk’ün ziyareti sırasında oluşan coşkulu kalabalığı, en yakışıklı gençlerden oluşturulan servis ekibini ve Atatürk’ün konaklayacağı evin nasıl hazırlandığını sık sık anlatır. Sezai Ömer Madra Ailesi’nden alınan yatak takımı, anneannem Muazzez Özyiğit’in koleksiyonundan seçilen işlemeli çarşaflar gibi detayları da hatırlatır. Atatürk’ün Ayvalık’ta geçirmesi planlanan gece, yanındaki paşalar tarafından acilen Edremit’e çağrılması üzerine program değiştiği için gerçekleşmemiş ve bu durum Atatürk’te büyük bir hayal kırıklığı yaratmış. Edremit’te Ayvalık’taki gibi entelektüel insanları bulamayınca, “Beni neden buraya getirdiniz?” diye yanındakilere serzenişte bulunduğunu Bilon Teyzem hep anlatır.
Ayvalık, Cumhuriyet’in devrimlerini özenle uygulayan bir yerdi. Dedem Muhip Özyiğit, Londra’da geçirdiği yıllardan sonra ülkesine döndüğünde zeytinciliğin doğru yapıldığı takdirde, ülke ekonomisine yaratacağı katkısını fark etti. İkinci Dünya Savaşı nedeniyle Türkiye’ye döndüğünde Tariş Genel Müdürü olarak göreve başladı ve sonrasında hayatını Türkiye’de ve Ayvalık’ta zeytinciliği uluslararası standartlara ulaştırmaya adadı. Bu çalışmaları tek başına değil, Ayvalık halkıyla birlikte yapmayı hedefledi.
Bizler de Muhip ve Muazzez Özyiğit’in geniş ailesi olarak yazlarımızı Ayvalık Çamlık’taki aile evimizde geçirirdik. Çocukken, Ayvalık’a gitmeyi ve orada geçireceğim üç ayı dört gözle beklerdim. Yaşım ilerledikçe, Ayvalık’taki bu keyifli ve eğitici günlerin hayatımı, karakterimi ve hatta kariyerimi nasıl şekillendirdiğini fark ettim. Halalar, teyzeler, kuzenler, yurtdışında yaşayan akrabalar, arkadaşlar, hiç eksik olmayan misafirler ve yardımcı ekip ile evde bazen otuz kişi olurduk. En güzeli, bu kalabalık, kuşaklar ve sınıflar arasında müthiş bir uyum ve ahenk içinde yaşardı. Saygı, sevgi ve anlayış temelleri üzerine kurulu ev anayasasında, kimsenin hakkı yenmez, herkes birbirini saygıyla idare ederdi. Tatlı bir otorite vardı; başkalarının haklarına saygı gösterirken kendi haklarımızı da savunmayı öğrenirdik. Çatışmalar olsa da gerçek sevgi ve anlayış her zaman kendini gösterirdi. Evin çocukları olarak her şey bize altın tepside sunulmaz, kazanıp hak etmemiz beklenirdi. Çok net hatırlıyorum, bahçıvanımız olmasına rağmen ekstra harçlık kazanmak istersek bize bahçe sulatılır ve günlük yevmiye verilirdi. Bademlikten gelen badem ve fıstıkları arkadaş grubumuzla kırarak hem eğlenceli günler geçirir hem de karşılığında aldığımız para ile bisikletlerimiz için fon oluştururduk.
Evdeki zarafet sadece insan ilişkileriyle sınırlı değildi. Evdeki şık yaşam düzeni, özenli sofra ve mutfak kültürü de görgümüzü ve estetik anlayışımızı geliştirirdi. Evde sık sık yemek davetleri ve partiler düzenlenir, biz çocukların da büyüklerle vakit geçirmesi sağlanırdı. Büyüklerimizin misafirlerini bugün bile karakterleriyle hatırladığım için kendimi çok şanslı hissediyorum. Sık sık Çamlık’ta en önemli faaliyetlerden biri olan briç partileri düzenlenirdi. Dedem Muhip Bey bir briç ustasıydı ve evde gençlere briç öğretirdi. Ancak dedem mükemmeliyetçi bir kişiliğe sahipti; konu briç olunca tüm hoşgörüsünü kaybeder ve öğrencilerini bazen ağlatırdı. Sonrasında ise onları üzdüğü için pişman olur ve hepimizi yemeğe davet ederdi. Briç partilerindeki bu heyecanı izlemeyi ve sonrasında gelen ödüllerin tadını çıkarmayı çok severdim.
Bugün, o kıymetli insanların çoğu artık aramızda olmasa da, onların açtığı yoldan ikinci ve üçüncü kuşak dostluklar devam ediyor. Bu da beni hâlâ Ayvalık’a yürekten bağlıyor ve oraya ait hissettiriyor. İyi ki Ayvalıklıyım diyorum…









Yorumlar