top of page

Ayvalık ve hasat zamanı...-Ahmet TOPÇU


Bu güzel, şirin Kuzey Ege kasabasının anlatacak ne çok anlara şahitlik ettiğini düşününce her seferinde iyi ki dedim. İyi ki burada yaşamayı seçmişim. Uzun yıllar önce, hem de oldukça uzun… Yıl 1977 Ayvalık'a gelişim. Altınova Merkez İlkokulu sınıfından içeri girdiğim o ilk sabah , kare bir masa ve dört arkadaşım. Yerler yeni öğretim yılı için mazot ile silinmiş  tahta bir zemin. Okul ,yerden yaklaşık 1,5 metre yukarıda yapılmış. Düşünün zamanın eğitim anlayışı. Kare masalar , kara tahtaya tebeşir ile yazılan zamanlar. Mutluyduk...

Çelik çomak , saklambaç, yakan top, futbol, basketbol ve bir tekerleğe sopa ile vurularak gezilen koca mahalleler. Çivi oynardık, misket oynardık. Mutluyduk…

Kadıçayırı'nda mantar toplardık her sonbahar. Mutluyduk…

Çırçır fabrikasının yanında bir zeytinyağı fabrikası vardı. Gençlik yıllarımız , akşamları pirina sobasında ısıtılan ekmeği sulu havuzlarda üstte biriken taze zeytinyağına banıp yerdik. Kokusu hala burnumda ve hala o kokuyu ararım bir yandan tattığım her zeytinyağında. Mutluyduk…

 

Her şey ne kadar doğal, güvenli ve öngörülebilirdi. Değişen ve dönüşen zaman bizi oradan oraya savururken her şey çok değişti. 

1998 yılında yine Ekim ayının son günlerine denk gelen bir hasat şenliği ya da o dönemdeki adıyla "Hasat Buluşması" yapmıştık. Keskin soğuk havanın ellerimi ve yüzümü dondurduğunu hatırlarım. Bir yandan da ikiz yada üçüz zeytin arıyorduk. Malum ilk bulana bir hediye verilirdi. Bulan ilk ben oldum. O kadar çok sevindim ki, o zeytini yıllarca sakladım. Toplanan zeytinleri traktöre yükleyip fabrikaya taşıdık ve temizlenmiş makinede sıktık. İlk defa orada öğrendim ki Ayvalık halkı yağı mutlak yumurta kırarak deniyor. Kırdık yumurtalarımızı küçük tüpün üstüne yerleştirilen bir küçük tavaya ve afiyetle yedik. Benim zeytinyağı aşkımın başladığı ilk buluşmalar. Mutluyduk…

 

Mutlu olacak çok şeyi barındıran Ayvalık, neler sunmadı ki bizlere. Denizi ayrı bir kaynak , toprağı ayrı, rüzgarı ayrı. Ancak son yıllarda üzülerek izliyorum ki Ayvalık artık yapısal olarak mevcut potansiyelini yürütecek durumda değil. Yine üzülerek görüyorum ki; sürdürülebilir bir süreç yönetimi hala yok. Artık yaz gelsin heyecanını hissetmiyorum. Şehrin anlamsız kalabalığı beni şehrin merkezine inmekten geri bırakıyor. Akmayan bir trafik, bir yerden bir yere giden insan kalabalığı ve kirlenip çirkinleşen Ayvalık şehri. Mutsuzum!

 

Bu kalabalıkların anlamlı ve sürdürülebilir kılmak zorundayız. Ancak bunu yaz ayında neredeyse haftayı bulan su kesintileri ve düzelmeyen kronik sorunlar ile yapamayız.

 

Yine bir hasat zamanı bir elli yıl sonraki Ayvalık hayalini şimdiden planlamaz isek gelecekten endişe ediyorum. Torunlarımızın yaşayacağı Ayvalık'ın bugünden çok farklı olması her anlamda ve kademede ki bu yaklaşımla maalesef mümkün değil.

 

 En temiz ve iyi niyetli çaba anlamında bugünden demeliyiz k i; " Şelaleye düşmüştür , zeytinin dalı; celaliyim, celalisin, celali. (Cemal Süreyya).

ree

Yorumlar


  • Instagram
  • Facebook
  • X

Dilek ve önerileriniz için bize yazabilirsiniz.

bottom of page