top of page

Ayvalık'ta yaşayıp da zeytin ağacının büyüsüne kapılmamak mümkün mü? Haluk AYSU

     On yıl kadar önce Avustralya’dan eşyalarımızı gemiye yüklenmek üzere emanete verip Ayvalık’a gelmiştik. Ömrümüzün kalanını yaşamaya karar verdiğimiz rüya evi bulmaya geldiğimizde geçici ikametimiz zamanın ‘Sızma Han’ı oldu. İlk gecenin ertesinde aynı mekânda kalan Amerikalı bir çiftle tanıştık. Kuzey Amerika’dan, bölgelerinde zeytin üreticisi olan çift bize Ayvalık zeytininin ününü duyduklarını ve araştırma yapmak için geldiklerini söylediler.  Biz dünyanın bir ucundan yaşamımıza açtığımız yeni sayfaya mekân ararken, dünyanın tam da diğer ucundan oda komşumuz Amerikalı çift zeytincilik heveslerinin karşılığını arıyordu.

 

BİNLERCE KİLOMETRE UZAKTA HAYALLERİNİ ARAYAN İNSANLAR!

 

      Kendi arayışımızı ne kadar değerli buluyor idiysem, idealleri uğruna Ayvalık’ı seçen genç çiftinkini de aynı şekilde takdir etmiştim. Zihnimde ‘Ayvalık Zeytini’ kavramının yerleşmeye başladığı an, o andır.

 

     Halbûki hafızamdaki Ayvalık kavramı çok daha eskilere, 70’li yıllara dayanıyor. Rahmetli dayım ve aile büyükleri Ankara’da şarap üreticisi idiler ve bölgeye dağıtım bayiliği işi dayımın idi. Çocuk yaşlarda onunla birlikte VW pikap otomobiliyle iş için Ayvalık’ı birkaç defa ziyaret etmişliğim olmuştu. Bu geziler esnasında dizi dizi tarihi binaları ve şimdi artık pirina olduğunu bildiğim şeddeli kokusu idi zihnimde en çok yer eden. Bugünlerde ara sıra burnuma gelen pirina kokusu, belleğimin koku algısıyla beni 70’li yıllara götürüyor. Bir tür nostalji yaşıyorum. Ailenin yaşlı kuşağı artık toprağa karıştı ama eski albümlerden dönemin siyah beyaz anı fotoğraflarını topluyorum. Şimdi benim için en değerli olanları da eski Ayvalık fotoğrafları. Sadece onlar için küçük bir albümüm var artık.

 

     Zeytin üretimine tanıklığım ise Avustralya yıllarımda ev komşularımız, ileri yaşlarda bir çift olan Denis ve Carnie‘nin zeytinliklerine davet edildiğimizde oldu. Kentin dışında, yüzlerce zeytin ağacıyla devasa bir bahçede, çok modern araç ve gereçle yapıyorlardı üretimlerini. On yaşlarında yeğenim Ata’nın kullandığı mini bir traktörle çiftliği gezdik. Denis bize arazide bulunan tekerlekli (mobil) bir sıkım tesisini de gezdirdi, bilgi verdi. Teknolojiden etkilendiğimi hatırlıyorum ama bu ziyaretin en çarpıcı yanı yaşlı Denis’in Ata’ya anlattığı zeytin hikâyesi oldu. Carnie mutfakta bize öğle atıştırması hazırlarken, Denis zeytin dallarından bir taç yapmıştı. Romalılar zamanında zeytin tacının önemli yurttaşlara ve düğünlerde yeni evlilere takıldığını söyleyerek tacı Ata’nın başına taktı. Efsaneye göre Roma’nın kurucuları Romus ve Romulus’un, doğduklarında bir zeytin ağacının gölgesinde ve korumasında yaşamalarından dolayı zeytin ağacının kutsal sayıldığından söz etti. Meyvesi bugün dünyanın her yerinde hâlâ eşsiz ve değerli bir gıda ve biz bunun tadına doyamıyoruz dedi.

 

BİZ NE DİYELİM?

 

     Ne diyelim çocukluğumuzdan beri sofralarımızdan eksik olmayan, ekmeğimizin en sadık katığı, yemeklerimizin olmazsa olmazına?

 

      Üstelik Anadolu kültüründe zeytin, misafiri olduğumuz ailenin kültüründe olduğu gibi kahvaltı, yemek ve salata katkısından ibaret değil. Adı şarkılara, türkülere, manilere, deyişlere, ata sözlerine kadar girmiş, sembolleri halı-kilim desenlerinde, mezar taşlarında dahi görülen, toplumsal kültürün ayrılmaz bir parçası olmuş.

 

      Zeytin ağacının bugün dahi prestij sembolü olarak kutsallığını koruduğuna geçtiğimiz yılın (2023) Nisan ayında ata toprağımız Girit’i ziyaretimizde bir kere daha tanık olduk. Yeryüzünün bilinen en yaşlı zeytin ağacı Girit’in küçük bir kasabası olan Vouves’te olur da, biz Ayvalık bölgesinde her yıl bilinen en yaşlı zeytin ağaçlarına toplu ziyaretler düzenleyen gönüllüler olarak, anıt ağacı görmeden gelir miyiz?


 ELBETTE GİTTİK, SARILDIK, FOTOĞRAFLAR ÇEKTİRDİK.

 

     Doğumundan 3500 yıl sonra insanlara hâlâ meyve veren bir efsaneye saygı duyulmaz da ne yapılır? Anıt ağacın prestiji tabi bizim ve dünyanın her yerinden ziyaretçilerin hayranlığından ibaret değil. Vouves zeytin ağacının dalları ilk olarak 2004 Atina olimpiyat oyunlarının sembolü olarak Atina’ya götürülmüş ve devamındaki tüm yaz olimpiyat törenlerinde sembolik onur tacı olarak kullanılıyor.

 

     Zeytin Ağacı, barışı simgelediği ve aynı zamanda kültürel bir öneme sahip olduğundan olimpiyatlarla uzun zamandır ilişkilendirilmiştir. Dünya tarihin ilk olimpiyatlarında altın, gümüş, bronz ödüller yoktu. Şampiyona ödül olarak zeytin çelengi şeklindeki kotinos (κότινος) tacı takılırdı. Zeytinyağı halk tarafından çok değerli sayılırdı ve kutsal bir bahçeden altın makas kullanılarak toplandığı söylenen zeytin ağacı çelenkleri önemli bir prestij taşıyordu.

 

      Bugün zeytin budaması yapmak için altın makasa ihtiyaç yok. Zeytinin ana vatanı sayılan Ege’de ve de ayrıcalıklı lezzetiyle Ayvalık’ta basit bir budama makasıyla budadığımız dallarından yaptığımız çelengi sevdiklerimize altından daha değerli bir armağan olarak verebiliriz.

 

Haluk AYSU

Y. Mimar

TEMA Vakfı Ayvalık İlçe Sorumlusu

ree
ree
ree
ree
ree

Yorumlar


  • Instagram
  • Facebook
  • X

Dilek ve önerileriniz için bize yazabilirsiniz.

bottom of page