top of page
Yazarın fotoğrafıZeytin Hasadi Dergisi

Zeytinyağlı Pekmezle-Arzu Acurol

Güncelleme tarihi: 5 Oca

Hasat zamanı geldiğinde sınıfta üç beş öğrenci kalırdık. Hemen hemen herkesin bir miktar zeytinliği vardı. Ailelerine yardım etmek için herkes zeytin toplamaya giderdi. Babam izin vermezdi, ama dedem gelsin çocuklar der bizi de alırdı yanına. Babaannem bir gün önceden hazırlık yapardı, azığımız için. Balkabaklı bol soğanlı karabiberli iç ile açtığı el açması “şeker bürek,” zeytin, helva, pestil, kuru incir, dedem için tabi ki lakerda…

Hava durumu bile tüm yıl zeytin ile bağdaştırılırdı. Yağmur yağar, bu yağmur zeytinlere çok iyi gelir; dolu yağar veya don olursa, zeytinlere bir şey olmasa bari, yaz başı zeytinler çiçeklerini dökmez inşallah, bu sene var yılı, yok yılı gibi sözleri çok duyardık.

Zeytin toplanmaya başladığı zaman halkın yarısına yakını kadın, çocuk, yaşlı demeden zeytin toplamaya giderdi. Bir kısmı imece için, büyük bir kısmı da ücretli ‘tayfa’ olarak. Zeytine giden kadınlar kat kat giyinirlerdi, altlarında basma şalvar, sadece gözleri açık kalacak şekilde başlarını bağlarlardı. Kıvrakları gençler giymez yaşlılarda olurdu. Sabahın köründe hep birlikte toplanır, kamyonet kasasında, atlı arabalarla tehlikeli ama bir o kadar da eğlenceli yolculuk başlardı.

Sabahattin Ali’nin Kuyucaklı Yusuf’unda anlattıkları geliyor gözümün önüne,

“erkeklerin uzun sırıkları küçük yapraklı dallara hızlı vuruşları ve siyah kıvraklarının eteklerini bellerine sokmuş kadınların iki kat eğilerek soğuktan sertleşen parmaklarla yerden zeytin tanelerini toplayışları”...

Soğuk havalarda, çalı çırpı, kuruyup kıyıda köşede bırakılmış zeytin dalları, budanmadan kalmış, köklerin tek tük odunları bir araya getirilir, bin bir uğraş ile ateş yakılır. Tayfalar, sırayla, donmuş ellerini ısıtmaya çalışırlardı. Çoğu, eski çoraplardan eldiven yaparlardı kendilerine...

O ateş öğle paydosunda şölen yerine dönüşürdü artık. Herkes yanında getirdiği azığı koyardı ortaya. Babaannem ünlü büreğini böbürlenerek ortaya koyardı. Kara zeytin, soğan, ekmek, bakkaldan aldığı iki parça salamura palamut ya da bir parça lakerdasını ızgara yapma telaşına düşerdi. O ayazda donmuş eller ile ekmeğini kızartan, zeytinyağlı pekmeze ekmeğini banan kendini şanslı sayardı. Zeytinyağlı pekmez kızarmış ekmek üçlemesinin tadı hâlâ damağımdadır. Soğuktan donmuş eller ile çalışma sonrası hak edişinin gururu ayrı…

Dört aydan fazla süren hasat sonu geldiğinde zeytinlik sahipleri sofralar kurardı, davullar çalınırdı. Yemek sonrası, “ağız tadıyla ayrılalım, seneye buluşalım,” diyerek bahşiş, sıcak helva ve ham zeytinyağında kızartılmış köpük gibi kabarık lokmalar dağıtılırdı. Cömertçe bala batırılmış ve bol tarçınlı...

Evlerine dönmekte olan işçilerin omuzlarında sırıklar, sırıkların ucunda da renkli bezlerden bayraklar asılı olurdu, “hasat bitti dönüyoruz” bayrağıydı bu. Zeytin tayfaları hasat dönemlerinde evlerinden uzakta kaldıklarından, son günü “kurtuluş” olarak adlandırmalarıysa hiç kimsede aykırı bir düşünce oluşturmazdı.




33 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page