top of page

Zeytinden Bize Kalan - Berrin Akın Akbüber

Güncelleme tarihi: 5 Oca

Bizde her şey zeytinle başlar...

Yakın zamanda kaybettiğimiz değerli büyüğümüz Ahmet Sucu’nun zeytine adanmış hayatının ardından bizlere yadigâr bıraktığı bu cümle, Ayvalık’ın zeytinle bütünleşmiş yaşamını en güzel özetleyen ifadelerinden biridir. Ben de, Ayvalık’taki hayatlarımızın odağında olan zeytinin benim için neler ifade ettiğini ve hayatımdaki izlerini kısaca aktarmak istiyorum.

Zeytinin hikâyesi, onun bizlere sağladığı olanaklarla başladı. Sonra doğduğumuz ve yaşadığımız Ayvalık’ın sosyoekonomik tarihine sağladığı katkıyı öğrendikçe, hayranlıkla, katlanarak devam etti.

Çünkü o, kuşaklar boyu bizi besledi; büyüttü, okuttu, eğitti ve bize öğretti.

Bir kentin kimliği oldu, bir kenti inşa etti.

Bizler, düzenlenen “Hasat Şenliği” ile bu topraklara sunulmuş en değerli hediyenin önemini bir kez daha anlamaya çalışarak kutsal ağacın bereketinde yeniden buluşuyoruz. Bu buluşma, çocukluğumuzda önce kendi içimizde yaşanırdı. “Zeytin dönemi başladı” derdik ve bu başlama ile birlikte sokaklarının ritmi de değişirdi.

Bizler de bu ritme ayak uydurmaya çalışırdık.

Zeytinin sadece bir tarım ürünü olmadığını, bir kentin kimliği ve mimarı olduğunu o zamanlar için idrak edemesek de, onun topraktan fabrikaya uzanan hikâyesinin içinde yer almayı bilirdik. Zeytin hasadının başlamasıyla ile birlikte Ayvalık’taki sokaklar, sabahları, traktörlerin motor sesleriyle karşılardı. Bizler okula giderken onların gidişine el sallardık. Bilirdik ki zeytinden dönüşe kadar sakin sakin bekleyen kapı önleri, akşamüstü zeytin dönüşünde hareketlenecek ve başka bir telaşın içinde yer alacaktık.

Toplanan zeytinlerin zeytinyağı ve sabun yapımı için fabrikaların avlularına bırakıldığını bilirdik.

Evlerimize zeytin dolusu sepetleri, küfeleriyle taşırdık. Asırlık taş evlerimizin zemin katlarındaki depolar, sıkımdan sonra gelecek zeytinyağı için büyük yağ küpleriyle hazır beklerdi.

Anıtsal görüntüleriyle sahil boyunca sıralanan fabrikalar; önlerinden geçerken gökyüzüne uzanışlarına hayranlıkla baktığımız tuğla bacaları, basım için avluda istiflenmiş zeytin çuvalları zeytinin yarattığı hikâyenin içinde yer alırdı. Tüm bu mekânlara zeytin emekçilerinin eli değerdi.

Zeytinyağı dışında, sabun yapımı da zeytinin bizimle olan hikâyesini zenginleştirirdi. Büyük pencereleri olan sabunhanelerin üst katlarına taraklanarak serilen sabunlar ve bunların sokağı saran keskin kokusu kış boyu devam ederdi.

Üretim teknolojisindeki değişimler, kentlerin farklılaşan ihtiyaçları, birçok kentte olduğu gibi Ayvalık’ta da tarihi fabrikaların, atölyelerin zorunlu olarak kapanmasına yol açmıştır. Zeytinyağı ve az da olsa sabun üretimi yeni teknolojiyle yerleşim dışındaki fabrikalarda yapılmaya başlamıştır. Bizler için hasada açılan sonbahardan kışa uzanan dönem boyunca uzun yıllar aşina olduğumuz zeytine dair görüntülerin, seslerin büyük bir bölümü silinip gitmiştir.

Üretim tarihindeki işlevlerini yitirmesine rağmen kent dokusunda varlığını sürdürmeye çalışan bu fabrikalar, atölyeler, depolar ve bunlarla ilişkili tüm donatılar artık bizim endüstri mirasımızdır. Bu miras, bizlere kentin ekonomik tarihine yönelik en önemli belgelerini sunmaya devam etmekte, kent tarihinin bütüncül bir şekilde okunmasına ve anlaşılmasına olanak sağlamaktadır.

Zeytininden ve hasadından uzağa düşen, yalnızlaşan bu yapıları biraz ihmal ettiğimiz bir dönemi hep birlikte yaşadık, onları uzun zaman adeta görmezden geldik.

Fakat yakın zamanda onlar için yeni bir süreç yaşanmaya başlandı. Bunun en önemli nedenlerinden birinin, Ayvalık mimarisi odaklı akademik çalışmaların bu yapı grubu ile daha yakından ilgilenmeye başlaması olduğunu söyleyebilirim. Bu doğrultuda 2014 yılında tamamlamış olduğum Ayvalık endüstri mirasına yönelik sanat tarihi alanındaki doktora tezim ile Ayvalık’taki endüstri mirasının değerine yönelik farkındalığın oluşması sürecine katkı sağlayan ekibin bir parçası olabildiğim için çok mutluyum.

Tabii ki tüm bu çabaların önemli basamaklarından bir diğeriyse, Ayvalık’ın 2017 yılında “Endüstriyel Peyzaj” başlığıyla UNESCO Dünya Mirası geçici listesine girmesi olmuştur. Böyle bir mirasın varlığının ve öneminin tescillenmesiyle hepimizin yüzü tekrardan onlara dönmüş ve zeytinin bu kentte yazdığı hikâye yeniden dinlenmeye başlanmıştır.




7 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page