top of page

Ayvalıklılara Çağrı: İklim Değişikliğine Karşı Direnen Zeytin Ağaçlarını Koruyun! - Batuhan Sarıcan

“Zeytin ağaçlarına bir şey olursa Akdeniz biter.” -Biyolog Georges Duhamel

Akdeniz’in “ölmez ağacı” olarak nitelendirilen ve Ayvalık’ımızın da sembolü olan zeytin ağacı (Olea europaea L.), asırlardır görmediği bir stresle karşı karşıya!

Su kıtlığına karşı dayanıklılıklarıyla bilinen bu ağaçlar, gece-gündüz sıcaklık farkı sebebiyle oluşan nem sayesinde Sahra Çölü’nde bile büyüyebiliyor. Böylesine güçlü bir ağaçtan söz ediyoruz.

Ancak bu güç, şimdilerde insanların kendi eliyle hazırladığı bir felaket olan iklim değişikliğine karşı devrilme noktasına doğru ilerliyor. İnsan kaynaklı iklim değişikliği, gezegenin hidrolojik dengesini alt üst ederek bir yerde aşırı sıcaklıklara neden olurken başka yerde sellere neden oluyor. Zeytin ağaçları da bu dengesizlikten olumsuz etkileniyor.

Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından iklim değişikliğinin ‘sıcak noktası’ olarak kabul edilen Akdeniz Havzası özelinde konuşacak olursak sıcak hava dalgalarıyla birlikte yaşanan kuraklık, yağmursuzluk, çölde bile yetişen bu kadim ağacın ve yaşadığı verimli toprakların limitlerini zorluyor.

Bu durumda daha şimdiden zeytin ağacı ölümleriyle karşı karşıya kalıyoruz. “İyi ihtimalle” ölmeyen ağaçlar ise gün geçtikçe daha verimsiz hale geliyor. Çünkü söz konusu ekolojik stresler, ağaçların fizyolojisine zarar vererek çiçeklenmesini ve dolayısıyla zeytin ile zeytinyağı üretimini olumsuz etkiliyor.

Bunun üzerine bir de zeytin ağacının sürdürülebilirliğine önem vermeyen (Ayvalık’ta da örneklerini gördüğümüz üzere) bazı üreticilerin toprağı aşırı kimyasalla zehirlediği, fazla su gerektiren uygulamalara yönlendiği ve toplarken ağaca çok fazla mukavemet uyguladığı haller eklenince zeytin ağaçları, insan eliyle felakete doğru itiliyor.

Halbuki zeytin ağaçları, insanlığın da sonunu getireceği düşünülen iklim krizine karşı çok etkili bir savaşçı niteliği taşıyor. Fransa, Toulouse’daki seçkin bir araştırma enstitüsü olan INP Ensiacet’ten Gabriela Espadas-Aldana ve arkadaşlarının Journal: Sustainable Production and Consumption’da yayınlanan çalışmasına göre her bir zeytin ağacı, yılda yaklaşık 30 kg CO2 emiyor. Sırf bu sebeple bile zeytin ağaçlarını korumamız ve savunmamız gerekiyor.

“İklim değişikliği beni ilgilendirmez, ben yediğime içtiğime bakarım” diyorsanız size de kötü haberimiz var. Şu anki koşullarda devam edersek önce zeytin ağaçlarındaki verimi, ardından da ağaçları tamamen kaybedeceğiz. Bu da çok uzak olmayan bir gelecekte soframızda zeytinin ve zeytinyağının olmayacağı (olursa da niteliğinin çok düşük, fiyatının da çok yüksek olacağı) anlamına geliyor.

Bu durum, 500 yaşın üzerinde yüzlerce ağacın da aralarında bulunduğu ve toplamda yaklaşık iki milyon zeytin ağacına sahip olduğu bilinen Ayvalık için de tehlike çanlarının çaldığı anlamına geliyor. Zeytin ağaçları birer birer kurumaya başladıkça Ayvalık ve çevresinde geçim kaynakları bu doğal zenginliğe bağlı olan yüzlerce ailenin yoksullaşması, aç kalması ve göç etmek zorunda kalacak olması da doğal bir sonuç.

Bunun bilimsel gerçeğin etkilerini daha şimdiden hissediyoruz. Sözgelimi Ankara Üniversitesi Gıda Güvenliği Enstitüsü Müdürü Mücahit Taha Özkaya, konuyla ilgili şunları söylüyor: “Türkiye’deki zeytin ağaçları, iklim değişikliğinin neden olduğu sebeplerden dolayı azalıyor ve verimsizleşiyor.”

Türkiye’deki rekoltenin geçen yılki rekor seviye olan 380.000 tondan 280.000 tona düşeceğini tahmin eden ABD Tarım Bakanlığı (USDA) ekonomistleri, bu düşüşü birçok üreticinin “yok yılı” dönemine girmesine bağlıyor. Önümüzdeki yıllarda yaşanacak rekolte düşüşlerinin ise doğal bir döngü olan yok yılından ziyade iklim değişikliği kaynaklı daha kalıcı yokluklarla ilgili olacağı düşünülüyor.

Sonuç olarak Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz Havzası’ndaki zeytin ağaçları, genel olarak büyük bir ekolojik stres altında. Bunun sonuçlarını da daha şimdiden görüyoruz: Avrupa Komisyonu, zeytin ağaçlarının yaşadığı stresle bağlantılı olarak 2022-23 mahsul yılında üye ülkelerin zeytinyağı üretiminde bir önceki yıla kıyasla %40’lık bir düşüş olduğunu söylüyor. Araştırmacılar, sıcaklıklarla birlikte bu tehdidin büyüyeceği konusunda uyarıyor.

Büyük bir krizin eşiğinde bize düşense zeytin ağaçlarını alnımızın son ter damlasına kadar korumak ve savunmak olmalıdır. Sonuçta zeytin ağaçları, hem karbon tutarak gezegenimiz için savaşıyor hem de ürünleriyle sofralarımıza lezzet katıyor. Hal böyleyken zeytinlikleri rant uğruna talana açmanın, zeytin ağaçlarını strese sokacak zirai uygulamalar yapmanın ve zeytin ağaçlarının her türlü nimetinden yararlanırken onları göz ardı etmenin akla ve vicdana yakın bir tarafı yok.

Ayvalık’ın UNESCO yolundaki yürüyüşü devam ederken hem çevremizi hem de Ayvalık’ın kültürel mirasını korumak adına zeytin ağaçlarına gereken özeni göstermemiz, doğru uygulamalar yapan zeytincileri tercih etmemiz, bu kadim ağacın ve Ayvalık’ın geleceği için büyük önem taşıyor.


Karikatür: Kemal Urgenç

23 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page