Küflenmiş mavi çerçevemizin ardındaki
Uçuşan yamalı perdeden gelir yağ kokusu.
Bahçenin güzelliği öyle doyurdu ki ruhumu
Otuz yıllık restore eden ruhumu bıraktım,
Pası boyamak ihanet geldi geçmişime.
Elleriyle diktikleri zeytin ağaçlarının ortasında,
Eskimekteyken,
Ağaçlar yaş aldıkça güzelleşmiş evimiz.
Büyüdükçe şehir şehir gezdim,
Gözlerimin göremediği hayretlere bıraktım aklımı.
Ruhumu ise burada bir zeytin ağacının kabuğuna çiviledim.
Gezinirken her dalını ağacın
Arka ağaçtan bir “şişt” esti kulağıma
Bir baktım her ağaçta bir ruh çivili.
Her ruhta nice hikâye.
Dili zeytin taneleri,
Canı altın sarısı yağ.
Sarının zindeliği toprağa değmemiş zeytininde saklı.
Hatırlarım...
Mevsimi geldiğinde, soğumuş hava yüzümü yalarken
File örgü tenteleri ilk gerişimizi yere.
Zeytinler silkelendikçe yeşil ve siyaha boyardı fileyi
Ayırırdık annemle sofralık yeşili siyahı iri iri.
Zeytin biter, yükü hafiflerdi dalların.
Soğumaya duran havayla, ağaçlar üşümeden daha fazla
Sonraki yıla tazelerdik onları.
Kesilen dalların ateşiyle ısıtırdık soğuktan kesilmiş ellerimizi.
Bugün buraya çocukluğumu geri almaya geldim.
Henüz yeni bastığımda ayağımı sularına,
Uzun süre genzimi yakan posa kokusu
Şimdi tenimin özündeki esanstan ibaret.
Başka memlekette doğmuş çocukluğumu
Olmadığım yerde yaşamışım.
Elime verdikleri albüm olmasa,
Burada yaşadıklarımı karşı kıyıda hatırlayamazmışım.
Bir tek elimi ayağımı getirebildim yanımda.
Bir de,
Çividen çekip aldım ruhumu,
Sarıldım mis gibi yağ kokusuyla.
Hasadının ilk günü...
Çocukluğuma dönmeye geldim.
Comentarios